Avukat cübbesinden beyaz kolsuz gömleğe

Bir tek hunim eksik.

Ülkece çok feci akıl almaz günlerden geçiyoruz. Bir avukat olarak bu kadar hukuksuzluğa tanık olmak insanın canını ayrı bir acıtıyor. TBB de sağ olsun bu hukuksuzluklara karşı bir avukat ne yapabilir ile ilgili güzel bir eğitim programı hazırlamış.

Türkiye Barolar Birliği ‘nin bu Soruşturma Aşamasına Dair Yargı Pratikleri sempozyumuna katıldım.

Bol bol gözaltı, tutuklama, arama ve elkoyma dinledik.

Panik kişilik avukatlıkla birleşince insanın aklına binbir türlü hal geliyor.
İki haftadır aklımın köşesinde bir senaryo dolanıp duruyor;
Bildiğim kadarı ile hiç suç işlemedim ama arama ve yargılanma için artık kim suçlu kim masum çok da önemli değil zaten.

Avukatların ev ve ofislerinin aranması çok sıkı şartlara bağlanmıştır hatta başkaca hiçbir meslek grubu için böyle bir ayrıklık tanınmadığını netlikle dile getirebilirim.
Bunun bizimle de bir ilgisi yoktur aslında
Evlerimizde ofislerimizde müvekkillerimizle ilgili “sır” niteliğindeki belge ve bilgiler bulunmakta
Bu nedenle bilgilerin korunması ve gizliliği kanunlarımızla güvence altına alınmıştır.
Avukatın ofisi aranırken
Hakim kararı
Cumhuriyet Savcısının denetimi ve
Baro başkanı ya da temsilcisi aranır.
Yani bu aramalarda avukatın avukatı oluyor.
Velhasıl bu konuda vatandaşa nazaran daha fazla güvencemiz var.

Neyse gelelim o senaryoya,
Evim aranıyor ama biz Cumhuriyet Savcısı, Baro Başkanı salondayken hemen mutfağıma sahte delil yerleştiriliyor.
Salon bitip mutfağa geçince HOP
Suç kalıyor üstüme
Bu olayı kurup duruyorum, şimdi uyuyacağım ama sabah 5’te şafak operasyonu ile gelip evi arayacaklar bir de delil yerleştirip beni suçlu çıkaracaklar diye geceleri uykumu zehir ediyorum.
Bir de o güvenceye rağmen bunları düşünüyorum

Neyse ki konuşmacı meslektaş Deniz Özbilgin avukat ev ve ofislerinin aranmasını anlattığı sırada odaların sıra sıra arandığını, bir odaya bakılırken diğer tüm odaların kapısının kapatıldığını söyledi de derin bir OH çektim.

Meslektaşım Şahinküçüksüslü’nün bir sözü var:
“Bize hukuk öğretip Ortadoğu’nun ortasına attılar. Köyün delisi gibi söylenip duruyoruz; dinleyen yok.”

Bazen keşke bazı şeyleri hiç bilmese görmeseydim diyorum.
Cehalet mutluluktur diye boşa dememişler.
Bilerek deliriyoruz.

Avukat en iyi sonucu değil en iyi süreci vaadeder.

Dün meydana gelen depremle ilgili Prof. Dr. Şener Üşümezsoy Marmara’da depremler bitti derken Prof. Dr. Naci Görür yıkıcı deprem kapımızda diyor.

Yer bilimi 2+2’nin 4’e daha yakın olduğu pozitif bir bilim iken bu dalın önde gelenleri birbirine tamamen zıt fikirdeler.

Hukuk bilimi ise tamamen soyut temellere; hakkaniyet, adalet, teamül, etik, ahlak, örf ve adetler, menfaat üstünlüğü, doktrin gibi kavramlara dayanır.

Aynı mahkemede görev yapan ama dosyalarda sıra numarasına göre tek ve çift olarak iş bölümü yapan hakimlerde dahi birinin beyaz dediğine öteki siyah diyebiliyor. Yani düşünebiliyor musunuz tek mahkemeden hem beyaz hem siyah karar çıkıyor. Hukuk, ülkemizde yoruma bir bakıma keyfiyete de açık olduğundan bu durumlarla sıklıkla karşılaşıyoruz.

Mevcut uygulamalar yapılanların olduğu anlamına gelmez zira Avrupa ülkeleri ve Türkiye’nin benimsediği Kıta Avrupası Hukuk Sisteminde mahkemeye pek geniş bir takdir yetkisi tanınmaz. Esas olan yasal düzenlemelerdir.

İngiltere ABD, Kanada ve Avustralya’nın benimsediği Anglo Sakson Anglo Amerikan Hukuk Sisteminde hakimin takdir yetkisi, yorum ve yaklaşımı, konu hakkında verilen içtihatlar karar verme sürecinde önemli rol oynar.

Esas konumuza dönersek, hukuk sistemimiz mahkemelere geniş takdir yetkisi tanımaz ancak geniş keyfiyet tanımaktadır. Bu iki durum arasındaki farkı şöyle bir durup düşünmenizi istiyorum.

Yani biz avukatlara ”Bu davayı kazanır mıyım?”, ”Bu yaptığım suç mu ve suçsa ceza alır mıyım?”, ”Ne kadar tazminat alırım?” gibi sorularınıza hiçbir zaman net cevap veremememizin nedenlerinin başında hukukta 2+2’nin asla 4 etmiyor oluşu geliyor. Bizlerle ihtilafınızı paylaştığınızda Avukat olarak en fazla yapabileceğimiz süreci anlatmak ve sonuçlar hakkında alternatiflerin fragmanını göstermek oluyor.

Bizatihi yaşamış olduğum bir örnekle de konuyu taçlandırayım. Bundan birkaç yıl önce bir isim değiştirme davası açmıştım. İsim değiştirme davaları ”çekişmesiz” yani karşı tarafın olmadığı basit işlerdendir. Ancak ne yazık ki ben bu davadan yerel mahkemede lehe karar alamadım. İstinaf etmek için bir üst mahkeme olan bölge adliye mahkemesine önceden verilmiş Anayasa Mahkemesi kararlarını da öne sürerek başvurdum. Bölge adliye mahkemesi 3 yıl sonra dolu dolu 5 sayfalık bir gerekçe ile yerel mahkeme kararını kaldırdı. Sonunda istediğimiz neticeyi elde ettik biraz güç biraz da geç oldu ama oldu. İlk başta isim değiştirme davası ne kadar zor olabilir diyorsunuz değil mi ama öyle olmuyor işte.

Bu yüzden avukat olarak yaptığımız işin doğası gereği size sonucu hiçbir zaman vaat edemeyiz ama elimizden gelenin en iyisini yapacağımızı taahhüt edebiliriz.

Linkedin’deki 24 Nisan tarihli yazımdan…

Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Gününde acı karnemiz

Türkiye, kazaları konusunda acı bir karneye sahip. 
Son yıllarda:
  • SGK’ya göre 423.551 kazası yaşanırken, her saat yaklaşık 48 kaza meydana geldi. 2023’te ise yüz binde 5 ölüm oranıyla Türkiye, kazası ölümlerinde yüksek bir konumda.

  • Ölümlü Kazalar: İş Sağlığı ve Güvenliği Meclis’ine göre 2024’te 1.897 işçi, 2023’te 1.932 işçi kazalarında hayatını kaybetti. Nisan 2025’te en az 152 ölüm raporlandı.
  • Türkiye, işçi ölümlerinde Avrupa’da ilk sırada.

    İş sağlığı ve güvenliği uzmanları iş kazalarının %98’inin önlenebilir olduğunu belirtmekte.
    Öteki deyişle tedbirsizlik ve ihmal nedeni ile insanlarımızı kaybetmekteyiz.

İç hukukumuzda  #işkazası nedeni ile her ne kadar işverenin hem hukuki hem cezai hem de idare hukuku bağlamında sorumlulukları bulunsa da millet olarak içimize işleyen tedbirsizliğimizi iş sahalarında da sıklıkla göstermekteyiz.

Üstelik işverenseniz personele tüm eğitimleri aldırıp kurtulacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Yargıtay, iş kazası davalarında
🔴İşçilere yaptığı işe uygun eğitimlerin verdirilmesini
🔴Koruyucu ekipmanların sağlanmasını,
🔴Eylemli bilgi aktarımını,
🔴Gözetim ve denetim yükümlüğünün yerine getirilmesini
İşverenin temel borçlarından görmekte.

Yani işhukuku gereği bir işveren olarak hukuken iş sağlığı ve güvenliğinin fiilen uygulanmasından da sorumlusunuz.
“Ben her şeyi yaptım, eğitim verdirttim kendisi baretini takmamış kendi hatası yüzünden yaralanmış” deme lüksünüz yok.
Yerleşik içtihatlar gereği mahkeme size “eylemli bir şekilde güvenli çalışma alışkanlığı kazandırmamışsın işçileri denetlememişsin ki yaralanmış” diye sorumluluk yükleyecek.

Hem işçi hem işveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeli ve bu konuyu gerçekten ciddiye almalı.

Velhasıl kelam ne iş yaparsanız yapın güvenli bir şekilde yapın.

*Görsel yakın zamanda kaybettiğimiz 14 yaşındaki çocuk işçi Abdurrahman’a ait . İş sağlığı ve güvenliği tedbirleri konusunda bilinçli olsaydık plastik geri dönüşüm tesisinde makineye kaptırdığı kolunun omuz hizasından kopması sonucu ağır yaralanarak kaldırıldığı hastanede hayata gözlerini yuman Abdurrahman bugün aramızda olabilirdi.

 

”Kimse ben iyi bir yargıcım demesin”

Kartalkaya’daki otel yangınını hatırlarsınız.
Olayın başından beri ölümüne en çok üzüldüğüm Yiğit ve arkadaşı Alp olmuştu.
Yiğit, son sınıfta olduğu tıp fakültesini bitirip binlerce insana şifa dağıtacaktı. Keza Yiğit’in fen lisesinden arkadaşı Alp de başarılı genç bir mühendismiş. Yiğit ve Alp yangından kurtulduktan sonra içerden gelen bağrışmalara dayanamadıklarından içeri dönerek mahsur kalan insanları kurtarmaya çalışıyor.
Düşünün otel çalışanlarının yangını görür görmez insanlara haber vermek yerine 5 kat merdiven inip otoparka gidip arabalarını kaçırmaya çalıştığı sırada onlar tanımadıkları insanların canını kurtarmaya çalışıyor.
Ancak ne yazık ki Yiğit ve Alp yangının ortasında kalıp vefat ediyorlar.
Babası Yiğit için insan, hayvan ayırt etmeden seven biriydi diyor. Kısacası pırlanta gibi bir gençmiş.

Yiğit’in babası #Danıştay 9. Dairesi Başkanı Abdurrahman Gençbay, Meclis Araştırma Komisyonu’nda şu sözleri de ekliyor :
”Biz bu acılarla yaşayacağız ama şimdi 35 senesini yargıya vermiş kardeşiniz olarak bir şeyler söylemek istiyorum. Sorun yargıya olan güven sorunu. Dairede benim arkadaşlarım bana taziyeye geldiklerinde, önümde dosya görüyorlar. Kimisi diyor ki “
Ne oldu başkanım dosya mı okuyorsun? yok dedim. Benim devletim bana gözyaşları içinde bana oğlumun dosyasını okutuyor.

Ben evladımın dosyasını okuyorum. Ben mesleğe başlarken yargıya olan güven, yüzde 80’ler civarındaydı. Bugün yargıya olan güven yüzde 20’ler seviyesine indi. Ben o derslerine girdiğim arkadaşlarıma Bizim nesil sınıfta kaldı diyorum. Kimse ben iyi bir yargıcım demesin. Takım oyunu, hepimiz sınıfta kaldık.”

Ses çıkarmak için kendi evlerimizde de helva kavrulmasını beklemeyelim.
Adalet bir gün herkese lazım olacak.

İnfaz sistemimiz katil doğuruyor

Evet Özgür Özel’e tokat atılması çok kötü ama size daha feci bir şey söyleyeyim:

İki çocuğunu öldüren üçüncüyü öldürmeye teşebbüs eden hırsızlık ve tehdit suçundan sabıkası olan adamın 20 yıl dahi cezasını çekmeden Covid düzenlemesi nedeniyle 2020 yılında hapisten çıkıp hala terör estiriyor oluşu

Özgür Özel’in tokatla kurtulması mucize zira
İnfaz sistemimiz katil doğuruyor

Borçlar Hukuku ne anlatıyora Fikret Eren’in cevabı

Prof. Dr. Fikret Eren Hoca’dan hukuk fakültesi öğrencisine kitabın orta yerinden cevap

Profesör Doktor Fikret Eren’in Borçlar Hukuku kitabı her hukuk fakültesi öğrencisine okutulan en kalın ve temel kitaplardan biridir.

Bu durumu dile getiren bir hukuk fakültesi öğrencisi

”Fikret Eren Borçlar Hukuku kitabına(1545 sayfa)bir süre bakan babam borç aldıysan verirsin ne anlatmış bu adam bu kadar dedi cevap veremedim”

tweetine Fikret Eren ‘den cevap geliyor:

Tacirin basiretli iş adamı gibi davranma yükümü

Basiretli Tacir Olma Tanımı

Roma Klasik-Sonrası Hukuk Dönemi’nde özen ölçütleri skala haline getirilmiştir. Romalılar ölçütleri belirlerken bonus pater familias yani objektif aile babası kavramını esas almışlardır. Bu kıstasa mensup olan en önemli özen ölçütünden biri de  diligens pater familias(özenli aile babası)’ dır.[1] Tarihsel gelişimi bu şekilde başlayan bu kavramın tanımı Türk Ticaret Kanunu’nda  net bir şekilde yapılmamıştır. Tacirin basiretli olma yükümlülüğü Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarından ve ticari teamüllerden hareketle mevcut bir ticari işletmeyi kısmen yahut tamamen kendi adına işleten kişinin ferasetli bir şekilde sağduyu ve sezgileriyle işlemlerini gerçekleştirmesidir.

Basiretli tacir her şeyden önce ticari hayat için zaruri olan kanun maddelerini, ticari hayatın gerekliliklerini, ticari teamülleri, ticari örf ve adetleri bilmek zorundadır. Ticari hayat normal koşullardan farklı olmak üzere gerek ticari dünyanın hızından gerek profesyonellik ihtiyacından dolayı çok daha özenli olmayı gerektirir. Yargıtay’ın tanımlamasına göre basiretli iş adamı: günümüzün ve geleceğin piyasa durumunu tacirin işlemi yaptığı sırada değerlendirerek harekete geçmesidir.

İlgili hüküm ‘TTK madde 18/2: Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.’ diye belirterek tacire faaliyetlerinde üstün bir kavrayışla aksiyon alması gerektiği sorumluluğunu yükler.

Basiretli tacir Olmanın Sınırları

Her tacir bütün ticari faaliyetlerinde basiretli olmak zorundadır. Tacire yüklenen basiretin ölçüsü objektif kriterlere göre belirlenmelidir. Ayrıca bu objektif kriterler her somut olay karşısında ferdi olarak incelenmelidir yani önceden bir sınır konulması mümkün değildir. Bir tacire hiçkimsenin tahmin edemeyeceği ve ufak ihtimaller dahilinde bulunan durumları bilebilecek olması gerektiği sorumluluğu yüklenemez. Basiretli olmanın sınırı mücbir sebebin oluşma ihtimaline kadar çizilmiştir. Farz-ı muhal bir tacir yabancı para birimiyle etkileşim halindeyse kur dalgalanmalarını, milli paraya gelince devalüasyon durumunu hatta enflasyon oranlarının değişken olduğunu ve buna göre faaliyette bulunması gerektiğini bilmek zorundadır.

Tacirin kendi imkanları dahilindeki özeni göstermesi değil faaliyetin gerektirdiği özeni göstermesi beklenir. Bu sınır ticari hayatıyla çevrelenmiştir. Diğer bir deyişle tacir kanun lafzından da anlaşılacağı üzere ticari faaliyeti dışında kalan hayatında basiretli olmak zorunda değildir. Örneğin taşımacılıkla uğraşan bir gerçek kişi tacirden demir fiyatlarının ortalama ne kadar olduğunu bilmesi beklenemez. Güven kurumu olarak adledilen bankaların ise tüm işlerinde basiretli olması zorunludur ve bankalar ihtisas gerektiren işleri yaptıkları için basiretin ölçüsü bir miktar daha ağırlaştırılmıştır. Bankaların sır saklaması, kişisel verilerin hukuka aykırı biçimde kullanılmaması açısından büyük önem taşır ve bu özenin ölçüsü objektif kriterlere göre belirlenmekle birlikte sadece sözleşmeden değil ayrıca kanundan da doğmaktadır.[2]

Basiretli Olma Yükümlülüğünün Sınırlandırılması

Türk Borçlar Kanunu md.27’deki haller hariç olmak üzere TBK özel hukuk sözleşmelerine büyük oranda sözleşme serbestisi öngörülmesini sağlar. Bu yüzdendir ki basiretli davranma yükümlülüğü tacire kanun tarafından yüklenen ve bir akit ile aksi hali kararlaştırılmadıkça geçerli olan bir sorumluluktur. Tacir sözleşmeye açık hüküm koyarak basiretli olma sorumluluğunu kısıtlayabilir.[3]

İlgili Pozitif Düzenlemeler

Türk Ticaret Kanunu madde 22’ye göre tacirin TBK hükümlerinde yazılan hallerle aşırı ücret veya cezaya maruz kaldığı olduğunu savunarak ücret ve sözleşme cezasının indirilmesinin mahkemeden istenemeyeceği TTK 21’e göre FATURA alacağına ve teyit mektubuna itiraz etmek için sekiz gün gibi kısa bir süre belirlenmesi de tacirin basiretli olması gerekliliğinin sonucudur. Bunun yanısıra özel kanunlarda da basiretli tacir olma yükümlülüğü öngören hükümler vardır örneğin Kooperatif Kanunu md. 62/1’e göre; Yönetim Kurulu üyeleri kooperatif faaliyetlerinin ” yönetimi için gereken titizliği gösterir”. Bir diğer örnek ise Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun md. 2’ ye göre bankalar çek hesabı açtırmak isteyen kimselerin araştırılması için ”gerekli basireti ve özeni gösterirler.”[4] Çek verilmesi yasaklanan bir tacire çek verilmesi durumunda banka objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden oluşabilecek durumlara katlanmalıdır. Türk Ceza Kanunu ‘nun 162.maddesi ise tacirin basiretli davranmama nedeniyle iflas etmeye sebebiyet vermesi durumunda iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını öngörmüştür.

İmkansızlık halleri bağlamında basiretli olma

Sübjektif imkansızlık yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan dolayı ifa imkansızlığı meydana gelmişse bu durum sübjektif imkansızlık diye belirtilmelidir. Subjektif imkansızlık sözleşmeyi batıl hale getirmez.[5] İmkansızlık halleri ve basiretli olma ile ilgili bir Yargıtay Kararı’nda: “Sözleşme yapıldığı zaman, objektif  bir yerine getirme imkansızlığı varsa, borç ilişkisi meydana gelmemiş olduğundan sözleşme taraflar için bir sonuç doğurmayacağından, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre birbirlerine verdikleri edimleri geri isteyebileceklerdir. Eğer imkansızlık sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelmişse, borçlunun kusurlu olup olmadığına göre hüküm kurulur ve burada kusur değerlendirmesi yine, borçlunun basiretli davranıp davranmadığına göre incelenir’’ İlgili Yargıtay Kararı’ndan da anlaşıldığı üzere sonraki sübjektif imkansızlık durumu zühur ettiğinde tarafın kusurunun basiretli olma ölçüsüne göre belirleneceğine karar verilmiştir.[6]

Basiretli olmanın gabin hükümleriyle ilişkisi

Bir kimsenin tecrübesizliğinden, zorda kalmasından veya dikkatsizliğinden faydalanarak aşırı yarar elde etme amacının bulunduğu durumunda uygulanan gabin hükümlerinin (TBK md.28) tacirlere uygulanabilmesi mümkün değildir. Sadece müzayaka hali yani zaruret içinde bulunması  sebebiyle gabin hükümleri uygulanabilirlik alanı bulacaktır.[7] Müzayaka yani zor durumda kalma hali kişinin maddi ve manevi olarak darda kalmasıdır. Kişi mali veya kişisel bir nedenle zorda kalabilir üstelik bir tacirin ekonomik olarak fakir olması ya da iflas aşamasına gelmesi gerekmez[8]. Bir tacirin ticari itibarının zarar görme ihtimali bile müzayaka durumunun kabülü için yeterlidir.[9] Sonuç olarak bir tacir zorda kalma hali hariç olmak üzere tecrübesizlik ve bilgisizlik gibi durumları öne sürerek gabin hükümlerinden faydalanamaz çünkü tacir basirete ve vasat üstü temkine sahip olmalıdır.

Basiretli Davranma Yükümlülüğüne Aykırılığın Sonuçları

Bir tacir basiretsiz davranma sonucu olarak kardan mahkum kalabilir ya da olağan durumu üzerinden zarara uğrayabilir. Her iki durumda da kendi basiretsizliğinin doğurduğu sonuçlara katlanmak durumundadır. Ticari hayatın kendine özgü riskleri bulunmaktadır ve basiretsizliğin bir bahane olarak ileri sürülmesi bu tip sebeplerle ticareti yargının önüne getirmek, üstelik ticari hayatı aksatmak ve hızını engellemek durumuyla sonuçlanır.

İrade Sakatlığı Halleri: Hata , Hile, İkrah

İrade sakatlığı hallerine gelince somut olayın koşullarına göre inceleme yapılması isabetli olacaktır. Tacir olmayan gerçek kişiler esaslı hataya düşme nedeniyle akdi batıl hale getirebilirler. Elbette tacirler de yanılabilir lakin yanılmanın ve yanıltmanın ölçüsü çok daha ağır bir nitelikte bulunmalıdır. Diğer irade sakatlığı hali korkutma kurumunda ise bir tacirin veya sıradan bir kimsenin herhangi bir farkı yoktur.[10] Tacirin yanılması basiretsizliğinden dolayı meydana gelmişse hile sonucu sözleşme yaptığını kural olarak ileri süremez. Sadece basiretli davranan bir tacir, karşı tarafın hileli eylemleri sonucunda yanılmışsa “hileye düçar” olduğunu öne sürebilir ve bu durumda sözleşmeyi feshetmek mümkün hale gelir.

Buna benzer olarak esaslı bir hata veya korkutma sonucu sözleşme yapan tacir de bu sözleşmeyle bağlı değildir zira burada bu aşamadan sonra irade sakatlığı hali söz konusudur. Bankaların ise sır saklama sorumluluğuna aykırı hareket ederek basiretli tacir olma yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda ağırlaştırılmış özen yükümlülüğüne tabi oldukları söylenebilmektedir.[11] Tüzel kişi tacirlerde ise işlemin konu dışı işlem gerçekleştiren ticaret şirketleri hakkında dava(fesih) açılabilmesi mümkündür.[12] Aleniyet ilkesi gereği bir şirketin tescil ve ilan edilmesi durumunda o şirketin aleyhine şirket konusunu, ticaret unvanını ve unvandaki işletme konusunu bilmediği için bir şahsa konu dışı işlem yapıldığı gerekçesiyle haklılık verilemez.[13] Böylelikle, tacir olmayanların bağlı olmadığı durumu saklı kalmak üzere tacir konu dışı işi bilmemesi veya bilmesi gerektiği zorunda olmadığını savunarak yaptığı faaliyetlerle bağlı kalmayacağını ifade edemez.

Sonuç

Tacirlerin tabi olduğu basiretli işadamı gibi hareket etme sorumluluğu ağır bir objektif özen yükümlülüğüdür ve mücbir sebep haline değin somut olaya ilişkin ayrıca bir değerlendirmeyle  tacir mesul tutulabilir. Basiretli olmaya aykırılık incelenirken her olay için ayrı değerlendirme yapılmalıdır. Ağır bir sorumluluk olmasının bir diğer sonucu ise tacirin zor durumda kalma durumu haricinde gabin hükümlerine başvuramayacağıdır. Birçok kanun maddesinde ele alınan bu yükümlülük sözleşme serbestisi ilkesi gereğince sınırlandırılabilir. Tacirlerin yaptığı sözleşmelerde sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen imkansızlık halinde kusur basiretli olma kıstasına göre incelenir. Şahsi kanaatim ticaretin günlük yaşamdan farklı koşullar gerektirdiği için basiretli olma yükümü kurumunun fevkalade önem arz ettiği ve bu yüzden incelenen noktaları her tacirin bilmesi gerektiği ve bilmediğini öne sürerek savunmada bulunamayacağı yönündedir.

[1] Bingöl, Muhammet Emin(2018), Basiretli İş Adamı Gibi Hareket Yükümlülüğü : Özellikle Tacirin Ücret ve Cezai Şartın İndirilmesini İsteyememesi, 1.baskı, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, sf.13

[2] Kandıralıoğlu, Pınar Çağla (2010), ‘Türk Hukukunda Bankaların Sır Saklama Yükümlülüğü’ (Türü: Doktora Tezi), T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, sf.37

[3] Kayar, İsmail, Ticari İşletme Hukuku, 5.baskı, Ankara, 2006, sf.135

[4] Kizir, Mahmut (2011), Yargıtay Kararları Işığında Basiretli İşadamı Gibi Hareket Etme Yükümlülüğünün Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanma Etkisi,  Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,  Cilt 19,  Sayı 2 S.249-250

[5] 15.HD, 05/04/2006, E. 2005/1974, K.2006/2012

[6]  15 HD, 25/05/1981, 1981/825 E, 1981/1234 K

[7] Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 24.baskı, Ankara, 2018, sf.152-153

[8] Özkaya, Eraslan, Aşırı Yararlanma (gabin) Davaları, 2. baskı, Ankara, 2000, sf.31

[9] 1.HD, 25.06.1970, 1970/3521 E. ,1970/4351 K.

[10] Battal, Ahmet, Ticari İşletme Hukuku, 9.baskı, Ankara, 2005, sf.128

[11]  Kandıralıoğlu, sf.191

[12] Topçuoğlu, Metin (2012), ‘Ticaret Şirketlerinde Konu Dışı İşlemler ve Sonuçları’ , S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Cilt 2, sf.76

[13] Topçuoğlu, sf.70

Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma – Çıkarılma

Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma

Şirket Sözleşmesi ile Ortaklıktan Çıkarma

Şirketlerde ortaklıktan çıkarma Türk Ticaret Kanununun ‘Çıkarma’ başlıklı maddesinde düzenlenmiştir:

MADDE 640- (1) Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir.

(2) Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.

(3) Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hâli saklıdır.

Şirket Kurarken Dikkat !

Şirket sözleşmesi hazırlanırken nasıl ki evlenen çiftlerde bir gün boşanacakları ve bu ihtimale karşılık bir evlilik sözleşmesi diye anılan mal rejimi sözleşmesi yapmak akıllara gelmiyorsa şirket kurulurken de esas sözleşmeye çıkma ya da çıkarılmaya yönelik hükümlerin eklenmesi gelmemektedir. Bu durum ilerde ortaklar arasında çıkan ihtilaflarda esas sözleşmeye sonradan hüküm konulması genel kurul kararı gerektirdiği ve bu konuda da mutabakat gerekmesi nedeni ile anlaşmazlıklar çıkmaza sürüklenmektedir. Bu gibi nedenlerle riskleri minimize etmek için esas sözleşmenin mutlaka bir avukat yardımı ile hazırlanması elzemdir. Kimi iştigal alanı tamami ile farklı bir meslek olan hukuk bilmezlerin esas sözleşme tanzimi yaparken bir ortağın isteği üzerine çıkarma hükmü eklemesi halinde dahi bu çıkarma hükümleri çoğunlukla hukuka aykırı olduğundan yok hükmündedir. Şirketten çıkarma nedenleri, çıkarma usulü ve sonuçları kesinlikle ayrıntılı şekilde düzenlenmelidir. Örneğin bir ortağın çıkarılması hakkında hükümler belirlenirken çıkarma nedenlerinin açıkça sayılmaması geçerli çıkarma doğurmaz. Veyahut çok genel nitelikte çerçeve ifadelerle çıkarma hükümlerinin belirtilmesi de yüksek ihtimalle geçerli olmayacaktır zira çıkarma nedenleri aleyhine karar alınan kişinin lehine dar yorumlanması ilkedir.

Ortağın şirketten çıkarılması kanunda da açıkça öngörüldüğü üzere genel kurul organının devredilemez yetkilerindendir. Ayrıntılı bilgi için Limited Şirketlerde Genel Kurul yazımızı inceleyiniz.TTK madde 621/1- h) Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması. için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması gerekir.

Limited şirket ortak sayısının elliyi aşması durumu doktrinde kimileri için infisah nedeni olarak sayılmaktadır. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için Limited Şirket Sona Erme Nedenleri isimli yazımızı inceleyiniz. Bu tür durumlarda herkesin menfaatine olan tek yol tür değişimidir.

Ortak çıkarma kararına karşı ortak genel kurula katılmış olsa dahi şirket müdürünün kendisine noter aracılığı ile ortaklıktan çıkarıldığını bildirmesinin ardından Genel Kurul Kararını İptal Davası açabilir.

Mahkeme Kararı ile Ortaklıktan Çıkarma

Sözleşmeye dayanarak genel kurul kararı ile çıkarmanın yanında şirket ayrıca kanunda belirtilen usul ve esaslara dayanarak mahkemeden de ortağın ortaklıktan çıkarılmasını talep edebilir. Mahkeme kararı ile ortaklıktan çıkarma için haklı sebeple çıkarma davası açılır. Elbette bu davanın açılabilmesi için genel kurulda mahkemeden talepte bulunulması yönünde karar alınması zaruridir. Bu karar dava şartı olup yokluğu halinde dava reddedilir.

Ortaklıktan çıkarma nedenleri

Limited şirkette ortaklıktan çıkarma nedenleri birçok Yargıtay kararından yola çıkarak yorumlanmakta olup bazıları şunlardır:

  • Sır saklama yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
  • Sermaye koyma borcunu ihlal
  • Bağlılık ve sadakat yükümlülüğünün ihlali
  • Yan edim yükümlülüklerinin ihlali
  • Ek ödeme yükümlülüklerinin ihlali
  • Şirket aleyhine davranışlarda bulunulması
  • Diğer ortaklara ve çalışanlara karşı ahlaka aykırı davranışlarda bulunması
  • Her türlü hakkın kötüye kullanımı
  • Kötü niyetli davranışlar ile şirketi zarara sokması
  • Hile, desise, irtikap, zimmet
  • Yüz kızartıcı suçlardan mahkum olması, tutuklanması – hüküm giymesi
  • Yaşlılık, hastalık durumları nedeni ile niteliklerini kaybetmesi …

Ortağın dava süresince şirketi zarara sokmaya yönelik dürüstlük kuralına uygun düşmeyen davranışları bulunması halinde talep üzerine ortak hakkında oy kullanma hakkı, bilgi alma ve inceleme yakkı ve rekabet konularından tedbir kararı verebilir. Çıkarılacak ortağın müdür olması halinde yerine yönetim kayyımı atanabilir.

Ortaklık çıkarma halinde çıkarılan ortağa ayrılma akçesi ödenmektedir. Ayrılma akçesini düzenleyen Türk Ticaret Kanunu hükmü şu şekildedir:

Ayrılma akçesi
  1. İstem ve tutar

MADDE 641– (1) Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.

(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilirler.

Ayrılma akçesi çıkarılan ortağın sahip olduğu esas sermaye payının gerçek değerine bağlı olarak belirlenir. Ayrılma akçesi üç farklı şekilde belirlenir:

  1. Şirket sözleşmesi ile
  2. Ayrılma sözleşmesi ile
  3. Mahkeme kararı ile

Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma

Anonim şirketlerde ise ortak  koyma borcuna sahip olduğu için bu borcun ifasını yerine getirmeyen ortağın ortaklıktan çıkarılması mümkündür. Konu ile ilgili halka açık anonim ortaklıklarda ayrıntılı bilgi Sermaye Piyasası Kanununda da açıkça düzenlenmiştir.

Anonim şirketlerde ortalıktan çıkarma üç ana başlık altında incelenmelidir:

  1. Iskat
  2. Hakim Pay Sahibinin Ortaklıktan Çıkarma yani Satın Alma Hakkı
  3. Haklı Sebeple Fesih ve Denkleştirme Davaları Neticesinde Azınlığın Ortaklıktan Çıkarılması

Limited Şirket Sona Erme Nedenleri

 Limited Şirket Sona Erme Nedenleri iki ana başlık altında düzenlenmektedir.

  1. Limited Şirketin İnfisah Nedenleri
  2. Limited Şirketin Fesih Nedenleri

 Adi Ortaklığın Son Bulma hallerini düzenleyen Türk Borçlar Kanunumuzun 639. maddesi şu şekildedir:

Adi Ortaklık Sözleşmesi – Ortaklığın sona ermesi – Sona erme sebepleri

Madde 639 – Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer:

  1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız duruma gelmesiyle.
  2. Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin ölmesiyle.
  3. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebri icra yoluyla paraya çevrilmesiyle.
  4. Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.
  5. Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.
  6. Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.
  7. Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla.

Her ne kadar bu hüküm adi ortaklıklar için düzenlenmiş olsa da her şirket türünün özüne ve niteliğine uygun düştüğü takdirde ve aksine özel bir düzenleme bulunmadıkça Limited Şirket de dahil olmak üzere tüm ortaklıklara KIYASEN uygulanır.

 

  • Limited Şirket İnfisah Nedenleri

  1. Şirket Amacının Elde Edilmesi ya da bu amacın elde edilmesinin imkansız hale gelmesi

Yukarıda yer alan Türk Borçlar Kanunu m. 639/1’de düzenlendiği üzere iktisadi bir amaç uğruna kurulan limited şirket sona erme nedenlerinden ilki şirketin amacının nihayete ermesi ya da gerçekleşme ihtimalinin artık imkansız olmasıdır. Günümüzde limited şirketler birden fazla amaç ve faaliyete sahip olmakta. Bu tip limited şirketlerde bir ya da birden çok konuda amacın gerçekleşmesi/gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi şirketin sona ermesi için yeterli değildir meğerki amaçların tümü konusuz kalmasın.

Örneğin ayahuasca bitkisinin ithalatı ve bu ürünün iç pazarda satışı amacı ile bir limited şirket kuruldu ancak bir süre sonra Sağlık Bakanlığı bu bitkinin satışını ve kullanımını yasakladı; işte bu durumda şirketin amacının imkansızlaşması nedeni ile şirket infisah olacaktır.

Türk Borçlar Kanunu madde 639’da düzenlendiği üzere Limited Şirketi bitiren infisah eden nedenlerden diğerlerini incelemek gerekirse:

  • Ortaklardan birinin ölümü : Esasında ortaklardan birinin ölümü ayrı bir tüzel kişiliğe sahip limited şirketin sona ermesi için neden değildir.

Limited Şirket ortağı boşanırsa ya da ölürse payı ne olur?

Limited Şirketin miras yolu ile devrini düzenleyen eşe (miras ya da mal rejimi yolu ile) ya da çocuklara (miras yolu ile) iktisap hakkı tanıyan hüküm Türk Ticaret Kanununda şu şekilde düzenlenmiştir:

MADDE 596– (1) Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer.

(2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır.

Görüldüğü üzere boşanma ya da ölüm halinde şirket ortağının hakkını iktisap eden hak sahiplerinin bu hakları kesin değildir.

  • Limited şirket ortağı iflas ederse ya da şirketteki payına haciz konulursa – pay haczi durumunda ne olur?

Bu nedenler de tek başına şirketin infisah nedeni değildir.

(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.

  • Limited şirketin süresi sona ererse ne olur?

Limited şirketler süreli ya da süresiz olarak kurulabilir. Süresi bitmiş olmasına rağmen uzatma kararı alınmayan şirketlerin sona mı ereceği yoksa belirsiz süreli mi olacağına dair öğretide birçok farklı görüş bulunmaktadır.

  • Ortak fesih bildirisinde bulunursa şirket sona erer mi?

Doktrinde feshi ihbar olarak bilinen bu halde şirket sözleşmesi ile fesih hakkı verilen ortağın fesih bildiriminde bulunması ile şirket feshedilebilmektedir. Şirket sözleşmelerine genelde tıpkı kira sözleşmelerinde de gördüğümüz gibi ‘’X tarihine bir ay kala Y ortağı şirketi feshedebilecek bu hak kullanılmadığı takdirde şirket birer yıl uzayacaktır’’ ifadeleri eklenmektedir.

Esas Sözleşmede düzenlenen sona erme nedenlerinden birinin meydana gelmesi

Birtakım limited şirket kurucuları kanunlarda düzenlenen sona erme nedenlerine ek olarak esas sözleşmeye özel sona erme nedenleri de dercettirebilmektedir. En sık nedenlerden biri ‘’şirketin iki yıl üst üste zarar etmesi halinde; şirket infisah olur/şirketin feshi mahkemeden istenebilir’’ şeklindedir.

Ortak sayısının elliyi aşması

Türk Ticaret Kanunu Ortakların sayısı başlıklı MADDE 574/1’e göre Ortakların sayısı elliyi aşamaz.

Şirket İflası

Limited şirket doğrudan iflas yolu saklı kalmak üzere genel haciz yolu ya da kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu kullanılarak iflas yoluna başvurularak feshedilebilir.

  1. Şirketin Borca Batık Olması

  2. Şirket Birleşmesi ya da Şirket Bölünmesi

Birleşme ‘devralma’ ve ‘yeni kuruluş’ şeklinde olmak üzere iki halde gerçekleşir. Birleşme ile devrolunan şirket tasfiye edilmezken infisah eder. Yeni bir ortaklık kuruluşunda iki şirketin birleşip yeni tek bir şirket oluşturmaları halinde birleşen şirketler infisah ederek yeni bir tüzel kişilik doğurur.

Şirket bölünmesinde ise ‘tam bölünme’ ve ‘kısmi bölünme’ şeklinde iki şekilde gerçekleşirken infisah yalnız şirketin tam bölünmesinde meydana gelmektedir.

  • Limited Şirket Fesih Nedenleri 

  • Mahkeme kararı ile sona erme

Kanunda öngörülen hallerde fesih davası açılarak limited şirkete mahkeme ilamı ile son verilebilir.

  • Genel kurul kararı ile sona erme

Genel Kurul ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen Limited Şirketlerde Genel Kurul makalemizi inceleyiniz.

 

Kaynak : Limited Şirketin Sona Erme Nedenleri – Elif Yalçın Sırakaya, Adalet Yayınevi.

Limited Şirketler ve Genel Kurul

LİMİTED ŞİRKET GENEL KURULU

Limited şirketlerde yasal olarak bulunması zorunlu olan organlardan biri de genel kuruldur. Eski Ticaret Kanunu’nda genel kurul için “ortaklar umumî heyeti” kavramı kullanılmakta idi. Günümüzde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise “limited şirket genel kurulu” kavramı kullanılmaktadır.

Genel Kurul Görev ve Yetkileri

Limited şirket ortaklarının katılımıyla oluşan Kanunla sadece kendisine tanınmış olan konularda karar alan zorunlu organ olan genel kurulun yetki ve sorumlulukları şunlardır:

  • şirket sözleşmesinin tadili,
  • şirketin müdür ya da müdürlerin atanmaları yahut görevden alınmaları,
  • müdürlere ödenecek ücretlerin belirlenmesi,
  • müdürlerin ibra edilmeleri ,
  • şirket kârının dağıtımı,
  • sermayenin azaltılması ya da arttırılması,
  • topluluk denetçisi ve denetçi tayini ve görevden alınması,
  • şirketin finansal tabloları ile yıl sonu faaliyet raporunun onaylanması ,
  • esas sermaye pay geçişlerinin onaylanması,
  • ortaklıktan çıkarma için mahkemeden talepte bulunma ,
  • şirketin feshi…

Genel kurul, yılda bir veya birkaç kez toplanan şirketin ortaklarından oluşan, en geniş yetkiye sahip zorunlu bir limited şirket organıdır. Müdürler ve müdürler kurulu gibi daimi bir organ olmaması nedeni ile şirket genel kurulunun yılda bir kez olağan biçimde toplanması yasal zorunlulukarın yerine getirilmesi için yeterlidir. Genel kurulun limited şirketi temsil yetkisi yoktur.  Genel kurul tarafından alınmış kararlarının uygulanması müdür ya da müdürler kurulu tarafından yerine getirilir.

Genel Kurul Ne Zaman Toplanır?

Limited şirket genel kurulu her yıl hesap döneminin sona ermesinden itibaren üç ay içinde toplanır. Toplantıdan en az onbeş gün önce ortaklar toplantıya çağrılır. Bu süre şirket sözleşmesi ile uzatılabilir veya on güne kadar azaltılabilir (TTK m. 617/2).

Genel kurulda ortaklardan her biri aynı görüşte olmak zorunda değildir. Karar alınması için oy çoğunluğu yeterli görülmüştür.

Buna karşılık, TTK’nın 636. maddesinin ikinci fıkrasında;

“Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin durumunu Kanuna uygun hâle getirilmesi için bir mühlet belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.” denilmiştir.

Limited şirketlerde genel kurulun toplanamaması halinde ortaklara ve şirket alacaklılarına mahkemeden şirketin feshini isteme hakkı tanınmıştır. Limited şirkette de anonim şirket genel kurulunun birkaç yıl üst üste toplanmaması şirket aleyhine dava açılması ve feshinin istenebilmesi gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilecektir.

İPTAL DAVASI

Anonim Şirketler için düzenlenen Genel Kurul Kararının iptali TTK 445: “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” kıyas yolu ile limited şirketlere de uygulanmaktadır.

İptal davası açabilecek kişiler başlıklı hüküm şu şekildedir:

Madde 446 : (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.şeklinde düzenlenmiş olup iptal davası açmak için taraf ehliyetine sahip olan unsurları ve iptal nedenlerini saymıştır. Prof Dr. Hasan Pulaşlı’ya göre TTK m. 446/1 b bendinde sayılan dört halin sınırlı sayı ilkesine tabi olmadığı belirtilmektedir.

İPTAL SEBEPLERİ

  • Esas sözleşmeye aykırılık
  • Dürüstlük Kuralına aykırılık
  • Kanuna aykırılık

TTK madde 447 ise pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlar batıldır.

Türk Ticaret Kanunu bazı kararların sadece genel kurul tarafından alınmasını şart koşmuştur.  Bu nedenle genel kurulun toplanmaması, anılan önemli kararların da alınmamış olması sonucunu doğuracaktır. Müdürlerin görev süreleri sona ermesine rağmen genel kurul toplantılarının yapılmaması, yeni müdürlerin belirlenmemesi veya seçilememesi, bu durumda müdürlerin hukuki durumlarının belirsiz hale gelmesi; şirketin kâr dağıtımı konusunda karar alamaması; genel kurul kararı olmadan müdürlere ücret ödenmesinin yasal dayanağının bulunmaması; bağımsız denetime tabi limited şirketlerde genel kurul toplantısı yapılmaması sonucunda denetçinin seçilmemesi durumunda şirketin finansal tablolarının hazırlanmamış sayılması; genel kurul onayı olmadan esas sermaye paylarının devirlerinin geçerli kabul edilmemesi gibi sorunlar sadece birkaçıdır. Bu nedenle, yeni Türk Ticaret Kanunu döneminde limited şirket genel kurul toplantılarının zamanında yapılmasının önemi daha da artmıştır.

Limited Şirket Genel Kurul Rehberi – Soner Altaş –Seçkin Yayınları

Yargıtay Kararları Işığında Limited Ortaklıklar Hukuku – Prof. Dr.  Oruç Hami Şener – Seçkin Yayıncılık

Şirketler Hukuku ile ilgili diğer yazılarımıza göz atınız:

Limited Şirket Kuruluşu 

Şirketlerin Avukat Bulundurma Zorunluluğu

Anonim Şirketlerde Pay Devri

Limited Şirket ve Anonim Şirket Farkları

 

Exit mobile version