Ecrimisil Davası
ECRİMİSİL DAVASI – HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI DAVASI
Ecrimisil davası taşınır veya taşınmaz mallardan yararlanılmasına ilişkindir ve Miras Hukuku dalına ait yollarla çözümlenir. Kişilerin kamu veya hususi mallardan yararlanmalarının ne şekilde olacağı genel hukuk metinlerinde tanımlanmaktadır. Kişilerin amme mallarından yararlanmaları ya genel yararlanma gibi veya öncesinden izin almak üzere hususi yararlanma usulleri çerçevesinde olduğu bilinmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.11.2000 T. ve 2000/3-1341-1584 sayılı alakalı kararlarında görüleceği gibi, “ecrimisil, zilyet olmayan malikin, malik olmayan zilyetten isteyebileceği tazminat” başka bir anlatımIa ile fuzuli şagil (işgalci) tarafınca işgal ya da tasarruf edilmesi sebebiyle, taşınmaz malikinin bir zarara uğrayıp uğramadığına ya da işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmadan taşınmazın işgalden önceki haliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınmak suretiyle taşınır ya da taşınmaz maliki tarafınca istenebilen edilen tazminat türü olarak tanımlanmaktadır
Fuzuli şagil kavramı idare hukukunda karşımıza kamu mallarını herhangi bir izin almadan veya arada sözleşmesel bir ilişki olmadan kullanan kişilere karşın kullanılmaktadır.
Özel hukukta ise ecrimisil ve fuzuli şagil kavramları tarafların aralarında bir akit, kontrat ve izin bulunmayan durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Ecrimisil tazminatı kısaca kötü niyetli zilyedin ödeyeceği bedel anlamına gelmektedir.
Ecrimisil talebinde bulunmak için ilk olarak kötü niyetli zilyedin mevcudiyeti ve dava edilen zilyedin haksız durumda olması gerekmektedir.
Bir taşınmazı hakkı olmadan elinde bulunduran ve onu kullanan kimse geri vermekle mükellef olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş, kullanmış olması yüzünden gerçek hak sahibine verdiği zararları, haksız kullanım nihayetinde elde ettiği ya da hak sahibinin elde etmeyi ihmal etmiş olduğu yararları ve semereleri hak sahibine tazminat ödemekle yükümlüdür. Ancak kötü niyetli zilyedin iade etmekle mükellef olduğu şeye gerçek sahibi için de mecbur olan harcamalar yapmışsa, bunları gerçek hak sahibinden isteyebileceği bilinmektedir. Ayrıca fuzuli şagil kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.
Ecrimisil Davası – Haksız İşgal Tazminatı Davası Şartları
DAVA ŞARTLARI
-
GENEL DAVA ŞARTLARI AŞAĞIDAKİ GİBİDİR:
- Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
- Yargı yolunun caiz olması.
- Mahkemenin görevli olması.
- Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
- Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
- Dava takip yetkisine sahip olunması.
- Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
- Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
- Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
- Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
- Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
- Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
- Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.
-
DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİ
- Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
- Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddi gerekmektedir.
- Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez (HMK. md.115).
Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üze rinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir (HMK. md.138).
TAHKİKAT
TAHKİKATIN KONUSU
Tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmalar birlikte incelenir.
Hâkim, muhakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak için resen veya taraflardan birinin talebi üzerine tahkikatın her aşamasında iddia veya savunmalardan birinin veya bir kısmının diğerinden önce incelenmesine karar verebilir (HMK. md.143).
TARAFLARIN DİNLENİLMESİ
Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir.
Mahkemenin, dinlenilmek üzere mahkemeye gelmeleri için iki tarafa vereceği süre iki haftadan az olamaz. Bu süre, gerektiğinde, mahkemece resen veya iki taraftan birinin talebi üzerine uzatılabileceği gibi kısaltılabilir (HMK. md.144).
SONRADAN DELİL GÖSTERİLMESİ
Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. (HMK. md.145).
İNTİFADAN MEN ŞARTI
İntifa kelime olarak basitçe kullanma ve yararlanma anlamına gelmektedir. İntifadan men ise kullanıma itiraz ya da rıza göstermeme kavramlarına denklik göstermektedir. Haksız işgal tazminatı davalarında kötü niyetli işgal edenin bulunması koşulu arandığı için malik tarafından rıza gösterilmediğinin ispatlanması gerekmektedir. İntifadan men koşulu dava şartı niteliğinde olup, yerine getirilip getirilmediği mahkemece re’sen araştırılır. İntifadan men, yemin dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. Bu sebeple, intifadan men şartının ecrimisil-haksız işgal davasında önemli bir yeri vardır. ayrıntıları için intifadan men makalemize bakınız.
PAYLI MÜLKİYET VE ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ DURUMUNDA ECRİMİSİL
Türk Medeni Kanunun 688. Maddesine göre ‘’Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. ‘’
Hissedarlardan her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup, hissesini temlik edebilir.
TMK. md. 693’e göre. “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin haklan ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.’’
Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.
Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan
biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilmektedir.
Paydaş ve ortakların birbirlerine yönelik ecrimisil taleplerinde “intifadan men” şartı aranmaktadır . Buna göre intifadan men; bir paydaş ya da ortağın hakkından fazlasını işgal eden diğer paydaşın ya da ortağın, fazladan işgal ettiği yerin kullanımına itiraz etmesi, söz konusu kullanımı engellemesi anlamına gelmektedir. Bu itiraz kural olarak resmi şekil şartına bağlı olmayıp ispat kolaylığı açısından noter kanalıyla çekilen ihtarname oldukça kayda değerdir.
Ancak önemle belirtmek gerekir ki yerleşik yargı kararlarına göre bir paydaş az yer kullandığını ya da payından daha az gelir elde ettiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açamaz. Bu durumda paydaş taksim ya da izaleyi şüyuu yoluyla ortaklığı gidermelidir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Kanunun 634. Maddesi hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, ” ahde vefa” kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, birçok kişi zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
Fiili kullanma biçimi aynı taşınmaz için tüm paydaşları bağlar şekilde ortaya çıkmış ise hukuki himaye görür (HGK.05.06.2002,2002/1-439-478).
Ecrimisil davasında yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesi olarak bilinmektedir.
Ecrimisil davası oldukça önem arz eden ve hukuk davası olması sebebiyle birçok medeni usul kuralına riayet edilmesini gerektiren bir dava çeşidi olması sebebiyle mutlaka alanında uzman bir avukatla süreç yönetimi gerektirmektedir.